Yürüyen Ölüler 4.Bölüm

Fazlasıyla yorgun olduğum için kısa bir süre içinde uyuya kalmıştım.Gözümü açtığımda ise arabada kimse yoktu.O an aklıma gelen ilk şey, beni bırakıp gitmiş olma ihtimalleriydi.Aceleyle arabadan indim ve etrafa bakınmaya başladım.Kimseyi göremeyince iyice telaşlanmıştım.Küfürler yağdırmaya başlamıştım.O anlık sinirle arabaya sert bir şekilde vurmuştum.Arabanın alarmı ötmeye başlamıştı.Bu sefer içimdeki sinirin yerine korku sardı .Ses muhakkak ki aylakları buraya çekecekti.Elimde ne silah vardı, ne başka birşey.Birden arkamdan birinin bağırdığını duydum."Sen ne yaptığını sanıyorsun gerizekalı çocuk, aylakları buraya mı çekmeye çalışıyorsun"Arkamı döndüğümde bunun Engin olduğunu farketmiştim.Titrek ve yumuşak bir sesle;"Özür dilerim, gerçekten.İsteyerek olmadı.Yanlışlıkla çarptım." Emre hızlı bir şekilde
yerdeki odunları yere attı ve cebindeki anahtarı çıkararak arabayı susturdu.Hemen sonrasında ise kızın bir sesle;
-Sadece 10 dklığına, odun toplamak için başından ayrılıyoruz ve senin yaptığına bak.
-Dediğim gibi, bilerek olmadı.Yemin ederim bilerek olmadı.Yanlışlıkla çarptım ve bir anda ötmeye başladı.
O sırada Yaman ve Can'da gelmişti.Yaman;
-Bu taraftan bi ses duyduk.Sanırım araba alarmıydı.
Engin Yaman'a doğru döndü ve sinirli bir şekilde;
-Gerizekalı nasıl oluyorsa yanlışlıkla araba alarmını çalıştırmış.
Engin bu duruma fazlasıyla sinirlenmişti.Ağzımı açsam dövecek gibi bir hali vardı.Can telaşlı bir şekilde;
-Birazdan burası onlarca aylakla kaynıcak.Gitsek iyi olur.
Engin bu sefer Can'a dönerek;
-Sanki biz keyfimize burada kalıyoruz.Benzin varda bizmi gitmiyoruz.Kaldık, bildiğiniz burada kaldık.
-Ne olursa olsun burada kalamayız.Toplayın eşyaları, buradan gidiyoruz.
Yaman'da bu fikri onaylayınca hızlı bir şekilde yola çıkmıştık.
Dümdüz bir yolda sessiz sedasız ilerliyorduk.Engin'yle gözgöze gelmemye çalışıyordum.Hâla beni dövecekmiş gibi bir hali vardı.Bir süre sonra yanıma Yaman gelmişti.
Kulağıma doğru hafifçe;
-Sen Engin'ye bakma, kamp aylaklar tarafından basılınca karısını ve çocuğunu karavana bindirdi.Karavan oradan kurtuldu ama nerede olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
O da doğal olarak karısı ve çocuğu için endişeleniyor.Dediğim gibi, siniri bu yüzden.Ailesini bulunca normale döne...
Yaman'ın bir anda sesi gitmişti.Diz üstü yere düşmüştü.Hemen sonrasın da ise yere yığılımıştı.Engin ve Can da geldi.Herkes Yaman'a ne olduğunu çözmeye çalışırken,
Can'da bir anda yere yığılımışı.Ve hemen arkasında Emre'de.Hızlı bir şekilde ayağa kalkmıştım.Engin'nin belindeki silahı alırken küçük bir şırında farkettim.Dikkatli
baktığımda herkesde aynı şırınganın olduğunu gördüm.Hemen silahı sağa sola çevirmeye başladım.Korkak bir sesle;
-Kim varsa çıksın ortaya.
Ağacın arkasından bir adam belirmişti.Yüzü maskeliydi.Elinde adını bilmesemde bir keskin nişancı silahı olduğu açıktı.Engin ve diğerlerine ateş eden bu adamın olmadığı belliydi.Sinirli bir sesle;
-Diğerleride çıksın, çabuk olun.
Arkasına bir adam daha meydana çıkmıştı.
-Silahlarınızı yere atın ve ellerinizi kaldırın.
Sonradan çıkan adam bir anda gülmeye başlamıştı.Maskeli adama döndü ve;
-Ne dersin, dediğini yapalım mı Deniz.
Bu sefer de maskeli adamda gülmüştü.Yine elinde keskin nişancı silahı olan bir adam ağaçların arkasındaan çıkmıştı.
-Hadi ama Patron, neden bukar uzun sürdü işiniz.
-Sadece biraz eğelenelim dedik Semih.Gel buyur senden katıl.
Adamlar ben yokmuşum gibi gözümün önünde muabbet ediyorlardı.Çok geçmdende benle dalga geçtiklerini anlamıştım.;O anki sinirle Patron dedikleri adama doğru ateş ettim.
Gelmemişti, saniyesinede yanındaki maskeli adam ile Semih dediği adam keskn nişancı silahlarını bana doğru tutmuşlardı.Maskeli olan adam;
-İstersen öldürelim, Deniz'inde dediği gibi çok uzun sürdü bu iş.
Patron dediği adam düşünceli bir sesle;
-Hayır, ne kadar çok taze et, o kadar iyi.AYlaklar için fazlasyıla yeme ihtiyacımız var.
Sözünü bitirir bitirmez cebinden küçük bir tabanca çıkardı ve bana ateş etti.Silahtan ses çıkmamıştı.Bana denk gelmişti ama hiçbir yerim kanamıyordu.Aklım bir gidip,bir gelmeye başlamıştı.Hemen sonrada gözlerim karardı.Kısa bir süre sonrada bilincimi kaybetmiştim.

Unknown Yorum yok 6 Haziran 2014 Cuma

Yürüyen Ölüler 3.Bölüm


Küçük bir çadırın içindeydim.Hatırladığım tek şey arka arkaya gelen iki darbe.Birkaç tane de  isim kalmıştı aklımda.Beni bulup kampa getiren Mustafa isimli bir asker ve kafama vurduğunu tahmin ettiğim Berker.Yüzünü dahi görmemiştim ama ses tonu oldukca kalındı.Olanları hafızamda canlandırdıktan sonra çadırdan çıkmıştım.Bir süre etrafa bakındıktan sonra bir çığlık sesi duymuştum.Ve arkasına bir tane daha.Hemen sonrasında ise peşpeşe gelen silah sesleri.Arkamı döndüğümde üzerime doğru koşan bir çocukla karşılaşmıştm.En fazla 10 yaşlarındaydı.Beklenmedik bir anda olduğu için çocuğun üzerimi atlayışıyla yere düşmemiz bir olmuştu.Hızlı bir şekilde kendimi ve çocuğu ayağa kaldırdım.Çocuk fazlasıyla korkmuş ve şaşkın bir ifadeyle;
-Onlar, onlar geldi.Bir anda oldu.
-Kimler geldi, neyden bahsediyorsun sen?
-A, ay, aylaklar geldi.Sayıları çok fazla.Hemen kaçmalıyız.
Çocuk cümlesini henüz bitirmişti ki, beklenmedik bir anda çığlık atmaya başladı."Arkanda, arkanda geliyor"
Çocuğun çığlıyıyla arkamı dönmüştüm.Tek kolu olmayan, ağzından et parçaları düşen bir kadın, solgun bakışlarıyla bana doğru geliyordu.Ne yapıcağımı bilmiyordum, donup kalmıştım.Kadın gittikçe yaklaşıyordu.Belkide aramızda 2 adımdan daha az bir mesafe kalmıştı ki, bir silah sesi duymuştum.Hemen arkasına ise önümdeki kadın yere yığılmıştı. Sesin geldiği yöne baktıyım da orta boylarda bir adam duruyordu.Eli yüzü kan içindeydi.Sinirli ve telaşlı bir sesle;
-Karavana doğru koşun, çabuk olun.
Yanımdaki çocuk acele bir sesle;
-Bu taraftan, karavan şu çadırların arkasında.Kooooş.
O anlık şaşkınlıkla çocuğun dediğini hiç düşünmeden yapmıştım.Daha 4-5 adım atmıştım ki, yerde yatan yarı parçalanmış bir insana takılıp düşmüştüm.Kafamı oldukca sert çarpmıştım.Sanırım 1-2 dk. baygın kalmıştım.Karavanın sesiyle kendime gelmeye başlamıştım.Gözümü açtığımda aylaklardan başka kimse yoktu.Etrafta insanın kalmamasıyla hepsinin gözü bana dikilmişti.Bu sefer hiç şansım yoktu.Olanları baştan sona hızlı bir şekilde aklımdan geçirdim.Olaylar çok hızlı gelişmişti.Annem'in ve babamın ölümüne
dahi gerçek anlamda üzülememiştim.Her neyse, büyük bir ihtimal dakikalar sonra onların yanına gidecektim.Artık öleceğime kabullenmiştim ki iki el ateş sesi duydum.Önümdeki
iki aylak yere serilmişti.Açılan boşlukta elinde silahıyla bir adam duruyordu.Bana telaşlı bir sesle;
-Çabuk buraya koş, çabuk ol.
O sırada yaşadığım şoktan aniden çıkmıştım.Gözümü karartmış, adama doğru koşuyordum.Bir ara ayağımı yumuşak, cıvık bir şeye bastığımı hissetmiştim.Arkama bir an için ne olduğuna bakmak için döndüğümde paramparça olmuş bir kafatası olduğunu gördüm.Gördüklerimi hızla  aklımdan çıkarmıştım.Bir süre sonra adama yetişmiştim.O sırada yanımıza da arabayla bir adam gelmişti.Üzgün bir sesle;
-Nehir tarafında kimse kalmamış.Çoğu ölmüş.
-Diğer taraf ne durumda?
-Bilmiyorum, orayı Mustafa kaçıracaktı.
O sırada aylaklar yaklaşmaya başlıyordu.Korkak bir sesle adama;
-Gitsek iyi olur, geliyorlar.
Hızla arabaya binmiştik.Hiç zaman kaybetmeden oradan uzaklaşmıştık.Arabayı süren adam;
-Yanındaki çocuk kim Engin?
-Dün Mustafa'nın getirdiği çocuk.Adın neydi senin?
-Fat, Fatih.
Öndeki adam bana birşey demek için arkasına dönmek üzereyken Engin bir anda bağırmıştı.
-Yaman, önüne bak.
Cümlesini bitirmesiyle birine çarpmamız aynı olmuştu.Yaman hemen frene basmıştı ama geç kalmıştı.Engin
-Sanırım bir aylağa çarptın.
-Umarım bir aylaktır.
Yaman ve Engin arabadan inmişti.Kısa bir süre sonra farkılı bir ses gelmişti;
-Siz daha ölmediniz mi lan?
Bu sefer Yaman gülünç bir sesle;
-Asıl sen nasıl ölmedin, ne son peşinde 10'a yakın aylağı takmıştın.
Bu sefer Engin söze girmişti;
-Ben en son gördüğümde yere düşmüştü.Üstünde de 3 tane aylak vardı.Hatta kendi kendime"Emre'de öldüğüne göre, bizim hiç şanşımız yok" demiştim.
-Doğrusu o sırada benim de umudum kalmamıştı.Ama Serhat üzerimdekilerden birini okuyla öldürdü.Diğer ikisinide üzerimden aldı.Sonra da gitti.
-Adam harbiden iyi ok atıyor.Böyle bir zaman için ideal bir silah.Sessiz sedasız.
-Bu arada siz niye durdunuz burda, benim geleceğimimi hissettiniz.
Kısa bir gülüşmeden sonra;
-Yaman düz yolda bir aylağa vurdu.Yani sanırım bir aylaktır.Neyse seni de bulduğumuza göre artık gidelim.Gee için bir yer bulmalıyız.
Yavaş adımlarla arabaya doğru geldiklerini hissediyordum.

Unknown Yorum yok 3 Haziran 2014 Salı

Yürüyen Ölüler 2.Bölüm

Yavaştan kendime gelmeye başlıyordum.Daha tam olarak bilincim yerine gelmemişti ki arkamdan ciddi ve son derece sert bir ses duydum.
-Kımıldama!
Yavaş yavaş sesin geldiği yere dönmeye başlamıştım ki, bir kez daha aynı ses bu sefer daha sert bir tonla "Tek santim daha kımıldarsan seni öldürürüm"İçimi bir anda korku kaplamıştı.Dün olanlar da hafiften de olsa aklıma gelmeye başlıyordu.Adam sesini azda olsa inceltmişti;
-Şimdi yere yat ve ellerini arkana koy.
Adamın dediğini harfiyen uyguluyordum.Hızlı adımlarla yanıma geldi ve;
-Adın ne senin?
-Fa, fa, Fatih.
-Hangi yönden geliyorsun?
-Kuzeyden.
Adam hızlı bir hamleyle beni ayağa kaldırarak;
-Üzgünüm, korkutmak istemezdim ama...Bilirsin ya işte.
Adamın yüzünü ilk defa net bir şekilde görmüştüm.Yüz ifadesi oludukca sertti.Öyle bir sesin bu adamdan çıkmasına şaşmamak gerek.Adam üstümü düzelterek;
-Bu arada adım Mustafa.Bu olaylardan önce askeriyedeydim.Yaşadığım şehrin imha edileceğini duyunca ailemi ve yakınlarımı alıp şehirden uzaklaştık.Pekiya sen, nerden geliyorsun nereye gidiyorsun?
-Şehrimizin bombalanacağını son anda öğrendik.Kaçmayı başarmıştık ama bir anda askerler ateş açmaya başladı.Annemi ve babamı orada kaybettim.Bayıldım sanırım, tam  olarak bilmiyorum.Kendime geldiğimde senle karşılaştım.Sonrası malum.-Evet, evet.Tekrar özür dilerim, sadece tedbir amaçlı yapmıştım.
-Sorun yok.
-Neyse kampa gidelim, hava kararmak üzere.
Hiçbir şey demeden adamı takip etmeye başlamıştım.Hiç tanımadığım birini takip ediyordum.Aklımdan onlarca şey geçiyordu.Arkasındaydım ve adam arkasına hiç bakmıyordu.Onu bayıltıp silahını ve çantasını alıp kaçabilirdim.Baştan sona adamı inceledikten sonra böyle birşeyin imkansız olduğunu anlamıştım.O bir askerdi oldukca kaslı bir vücudu vardı.Ona tek bir yumruk dahi atamadan nefesimi keserdi.Bu düşünceyi hemen aklımdan atmıştım.O sırada adam yavaşladı ve çantasından yarım bir ekmek çıkardı;
-Al bunu, kampa kadar idare et, oldukca aç ve bitkin görünüyorsun.
Ekmeği görünce o kadar sevinmiştim ki, artık adama bırakın zarar vermeği uçurumdan atla dese düşünmeden atlardım.Bu sevincimi fark eden adam;
-Bu kadar aç olduğunu bilseydim ekmeği ilk karşılaştımız anda verirdim.
İçimden keşke bilseydin diye söylendim.Daha sonra içimdeki sesi dışa vurarak;
-Daha çok mu acaba?
-Merak etme 10 dakikaya oradayız.
O sırada karşımıza bir kadın  çıkmıştı.Kadının arkası dönüktü.Elleri serbest bir şekilde sallanıyordu ve beli hafiften öne doğru eğikti.Adam cebinden bıçağı  çıkardı ve arkası dönük kadına sapladı.Kadın saniyesine yere yığılmıştı.Şaşırmıştım, kadını neden öldürmüştü acaba.Sinirli
ve şaşkın bir tonla;
-Bunu neden yaptın, kadını neden öldürdün.
Adam hafif bir gülümsemeyle;
-Görmedin galiba, o bir aylaktı.
-Aylak mı, neyden bahsediyorsun?
-Tabi salgın güneyden geldiği için en  geç kuzeyi ele geçirdi.Şehirlerin imha edilmesinin nedeni bu işte.İnsanlar buna dönüşüyor.Hükümet ve askeriye bunu çözmek için insanları yok ediyordu.Sanki kendileri dönüşmücekmiş gibi bizi ortadan kaldırınca sorun çözülecek zannediyorlar.
-Herkes mi dönüşecek yani.
-Doğrusu pek bir bilgim yok.Kimsenin yok ama (kadının kolunu göstererek) bak kollarındaki çiziğe.Bir aylak çizmiş olmalı.Çizme, ısırma gibi olaylarda onlara dönüşüyorsun.
Aklıma şehirdeyken askerin dedikleri gelmişti.Adamla aynı şeyleri söylemişti.Adam durdu ve;
-Oh be sonunda kampa geldik.
Adam  hızlı adımlarla ilerlemişti.Peşinden gitmek için harekete geçecektim ki kafamda bir darbe hissettim.Daha ne olduğunu anlamamıştım ki bir darbe daha.Yere yığılmıştım, sadece sesleri duyuyordum.İlk önce Mustafa birşeyler diyordu;
-Sen ne yapıyorsun, çocuğa neden vuruyorsun?
Daha sonra ilk defa duyduğum bir ses;
-Çocuğu nereden buldun, öyle yolda her gördüğünü kampa getiremezsin.
Daha farklı bir ses daha devriye girmişti.
-Berker haklı, çocuğun neyin nesi olduğunu dahi bilmiyoruz.
-Kapa çeneni Çağrı, sadece bir çocuk, en fazla ne yapabilirki.Engin tut çocuğu, çadıra götürüyoruz.
-Tamam.
Kısa bir süre sonra bilincimi kaybetmiştim.Uyandığımda ise çoktan sabah olmuştu.
Unknown Yorum yok 1 Haziran 2014 Pazar

5.Sezon'un yeni karakteri Gabriell


Salgın başlamdan önce , Beth ve Daryl'in kaldığı kilisede papaz olarak çalışıyormuş.Salgın başladıktan sonra hayatta tek kendisi kalmış ve kiliseyi koruma altına almış.Fark ettiyseniz Beth ve Daryl 'ın bulunduğu kilise'nin her yeri tahta ile kapatılmıştı.Beth'i kaçıranın da büyük bir ihtimal bu papazın olduğu tahmin ediliyor.

Gabriell rolünü kimin oynayacağı ise belli!
Teen Wolf'ta Dr. Deaton'u canlandıran Seth Gilliam The Walking Dead'de Papaz Gabriell rolünü oynayacağı
neredeyse kesin.


Dizi yaklaştıkca, Papaz Gabriell hakkında daha kesin ve detaylı bilgiler ortaya çıkacaktır.Takipte kalın.


Unknown Yorum yok

Yürüyen Ölüler 1.Bölüm

8 gündür evden dışarı adım dahi atamıyorduk.Hükümetin kesin emri vardı.Olay çözülene kadar herkes evinde kalacaktı.Artık evde ne yiyecek kalmıştı nede başka bir şey.Askeriyenin gün içerisinde getirdiği erzaklar da oldukca azalmıştı.Dışarıya kafasını uzatanı hiç uyarmadan vuruyorlardı.Bunca zaman isyan etmememizin nedenide buydu.Acaba diğer ülkelerde de durum böylemiydi.Yoksa sadece Türkiye'de mi?Bu hastalıktan önce Türkiye, komşu ülkerleriyle sert münakaşaralara girmişti. Sözde savaş konusu yoktu ama...İnsanın aklına herşey geliyor.Babam olayları fazla kafaya takmıyor.Konu her açıldığında,"Devlet kısa sürede sorunu çözecektir.İşin iyi tarafı kaç gündür işe gitmiyorum ve maaşımdan kesilmeyeceğini başkan kendi ağızıyla söyledi." Annem için aynı şeyleri söyleyemem.Olayı fazlasıyla ciddiye alıyor.Haksızda diyemeyiz, 6 gündür TV'lerde yayın yok,  telefonlar çekmiyor, daha ne olduğunu dahi tam bilmiyoruz.Yarı tok yarı aç yatağa gitmiştik.Zor da olsa uyumayı başarmıştık.Sabah uyandığımızda ne askeri araçların, ne de nöbet değiştiren askerlerin sesi vardı.Çok zaman geçmeden insanlar sokağa çıkmaya başladılar.Ateş açılmadığını görünce neredeyse herkes dışarı çıkmıştı.İnsanlar birbirine cevabını bilmedikleri soruları sorup duruyordu.O sırada bir asker koşarak "Kaçın hepiniz kaçın."
-Neden, ne oldu?
-Şehir, şehir yarım saate imha edilecek, yani bombalanacak.Hepinizi öleceksiniz.
-Sen nerden biliyorsun.
-Herşey planlandı, sizi evde tutmalarının sebebide buydu.Karabole gelip şehir dışına yayılmanızı engellemek.Hepiniz hastasınız, kurtuluşunuz yok.Kaçabilirseniz en fazla mutlak sonunuzu engellersiniz.Buna herkes dahil.
İnsanlar çoktan toplanmaya başlamışlardı.Babam;
-Evde ne var ne yok toplayın, çabuk olun.Gidiyoruz buradan.
O sırada kalabalıktan bir çığluk sesi geldi.İnsanlar o tarafa yoğunlaşmıştı.Orta yaşlarında, ağzından kan gelen bir kadın sağa sola saldıryordu.Kızı olduğunu tahmin ettiğim küçük bir kız "anne anne" diyerek kadına doğru koştu.Kadın hiç umarsamadı ve küçük kızın omzundan bir ısırık aldı.Hemen sonrasında asker geldi ve kadını tam kafasından vurdu.Sonra;
-İşte hepiniz böyle olacaksınız, sadece biraz daha geç.Kız ise sadece 5 dk sonra dönüşecek.Aklınızdan çıkarmayın, sadece kafalarından  ölüyorlar ve çizik dahi alsanız dönüşürsünüz.Şimdi olabildiğince hızlı kaçın.
-Peki ya küçük kız ne olacak.
Asker tek kurşunla acı çeken kızı vurdu.
-Bu onun için yapabileceğimiz en merhametli şey.
Kısa bir süre sonra şehirden çıkmıştık.Hemen arkasında bomba sesleri.Ve hemen sonrasına askeri araç sesleri.Arkasına arka silah sesleri.
Koşarak önlere gelen bi adam;
-Kaçın, asker ateş açıyor.İnsanları öldürüyor, bunlar delirmiş.
Hızla arabadan indik, ortam fazla sıkışıktı.Yavaş ilerliyordu.Çok yakınımda bir silah sesi duydum.Elimi tutan annem yere yığılmıştı. Hemen annemin yanına eğildim ve ağlak bir sesle;
-Anne, anne uyan.Çabuk ol.İyileşeceksin, kalk hadi.
Yanıma babam da geldi ve;
-Kalk, görmüyor musun, omuriliğinden vurulmuş, yaşaması imkansız.Kalk çabuk ol.
-Ama baba, annem ne ola...
-Emin ol annen senin yaşamanı isterdi.Burada kalırsan annenin son isteyinide yerine getiremezsin.Kalk hadi artık.
Zar zor kalkmıştım.Önümüze dahi bakmadan koşmaya başladık.Bir süre sonra bir yere saklandık.Babam;
-Burada duralım, ortam yatışınca gideriz.
Arkasına bir asker sesi geldi;
-Benimle 3 kişi gelsin, şu tarafada bakalım.
Ayak seslerini duyabiliyordum.
-Şimdi ne yapacağız?
-Koşabildiğin kadar hızlı koş, tamam mı? Ne kadar hızlı koşabiliyorsan.
-Peki ya sen?
-Merak etme.  dedi ve koşarak askerlerin üzerine gitti.O anlık kargaşadan yararlanarak askerlere
görünmeden kaçmayı başardım.Hemen sonrasında ise peşpeşe gelen silah sesleri.Koştum, koştum yaklaşık 2-3 saat hiç durmadan koştum ve yere yığıldım. Çok geçmeden kendimden geçmiştim...
Unknown 1 Yorum 31 Mayıs 2014 Cumartesi

Dead İsland Riptide




Adada kabus geri döndü!Dead Island “Riptide” oyunuyla tekrar karşımıza çıkıyor.Salgın ortasında hayatta kalmak için yine mücadele edeceğiz.Dead Island Riptide kana susamış zombiler ve hala mücadele eden bir kaç bekar hayatlarına devam etmek için savaşıyor.”Dead Island Riptide” Dead Island oyunun ek paketi gibi görünsede ek paket değil ayrı bir oyun ama bazı oyunu incleyen siteler oyunu ek paket gibi görmesine rağmen ilk oyunu severek oynayanların yine eğlenerek oynayacağını düşünüyoruz.

Dead Island Riptide Sistem Gereksinimleri
Minimum:
İşletim Sistemi: Windows XP, Windows Vista, Windows 7
İşlemci: Core2Duo 2.66 GHz
Ram: 1 GB
Ekran Kartı: ATI 2600XT’ı 512MB VRAM (GeForce 8600GT)
Sabit Disk: 7 GB Boş Alan
Önerilen:
İşletim Sistemi: Windows 7
İşlemci: Core2Duo 2.66 GHz
Ram: En az 4 GB RAM
Ekran Kartı: Nvidia GeForce 9600 (1G)
Sabit Disk: 7 GB Boş Alan

GÖRÜNTÜLER:
 



İndirme Linki.
Unknown Yorum yok 14 Nisan 2014 Pazartesi

Şaşırtan Zombi Deneyi

Amerika'da bilimadamları inanılmaz bir olaya imza attı. Uzmanlar labaratuvarda bir köpeğin
damarlarında dolaşan bütün kanı boşaltı. Daha sonra da dirilttiler. Nasıl mı?Yüzyıllardır insanlığın en çok hayalini kurduğu, aynı zamanda en karanlık kabuslarına giren
"zombiler" gerçek oluyor. Amerika'nın Pittsburgh kentindeki "Safar Araştırma Merkezi" ndeki
bilimadamları, köpekleri klinik olarak öldürdükten 3 saat sonra canlandırabildiklerini açıkladı.

Ancak tüyleri ürperten bir korku filminin repliklerine benzer bu açıklamanın altında, insanlık için
verem tedavisi veya çiçek aşısı gibi önemli bir gelişme yatıyor.Kan kaybından ölmek tarih olacak
"Suspend Animation (Uzatılmış canlandırma)" denilen bu teknikte, uzmanlar köpeğin damarlarında
dolaşan bütün kanı boşaltı. Ve damarlar soğuk ve tuzlu suyla dolduruldu. Nefes almayan, kalbi
atmayan ve tüm beyin fonksiyonlarını yitiren köpek, klinik olarak ölmüş oldu.


















Normalde 37 derece olan vücut ısısı da 7 derece kadar düştü. 3 saat sonra tuzlu su boşaltılarak,
köpeğin kendi kanı damarlara enjekte edildi. Elektroşokla kalbi çalıştırılan köpek, kısa süren
ölümün ardından tekrar hayata döndü.

Enstitüdeki bilimadamları insanlar üzerindeki çalışmalarında da start vermiş. Böylece kan kaybeden
hastaların hemen "dondurulacağını", daha sonra uygun bir zamanda yeniden canlandırabileceğini söylüyorlar.

Unknown Yorum yok 13 Nisan 2014 Pazar